MÜSLÜM ELMA | “Biliyoruz ki, hiçbir hücrenin sessizliği, sessizleştiremez devrimcileri…”

TKP/ML Münih Davası Tutsağı Müslüm Elma, Yeni Özgür Politika’da yayımlanan ve açlık grevi direnişçilerini selamlayan mektubunda “Açlık grevi direnişiniz, tecrit politikasına, halkların üzerine çöken sessizliğe karşı bir işaret fişeği işlevi göreceğine inanıyorum” dedi.

Elma’nın “Sevgili yoldaşlar, sizleri en içten devrimci duygularımla selamlıyorum. Açlık grevi direnişiniz, tecrit politikasına, halkların üzerine çöken sessizliğe karşı bir işaret fişeği işlevi göreceğine inanıyorum. Ve bu inançla biraz gecikmeli de olsa sizlere yazıyorum” diyerek başladığı mektup, şu şekilde devam ediyor:

“Biliyoruz ki, hiçbir hücrenin sessizliği, sessizleştiremez devrimcileri…”

Tecrit toplumsal bir varlık olan konuşan-tartışan insanın diline vurulmaya çalışılan bir kilittir. Dolayısıyla tecrit bir insanlık suçudur. Tecride karşı mücadele de insanlık onurunu savunma mücadelesidir. Bu onurlu mücadelenizin merkezinde ilerici ve devrimci güçlerin olması asla bir rastlantı değildir. Çünkü devrimciler, özgür bir gelecek yaratma mücadelesinin özneleridir.

Bu nedenle farklı ülkelerin hapishanelerinde ağır bedeller ödemektedirler. Tüm bu saldırılara rağmen yine de biz biliyoruz ki, hiçbir hücrenin sessizliği, sessizleştiremez devrimcileri. Çünkü devrimciler sessizlerin sesidir. Sığmaz onların sesi hücrelere. Bugün coğrafyamızda PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasına karşı zindanlarda onlarca devrimcinin Açlık Grevi eyleminde yer alması somut bir örnektir.”

“Bu tarihin tüm yaratıcılarına selam olsun”

“Değerli dostlar, sizlerin de çok iyi bildiği gibi Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında Türk devletinin zindanlarda uyguladığı insanlık dışı uygulamalara karşı ölüm oruçları ve açlık grevleri temelinde büyük direnişler yaşandı. Ve onlarca kahraman devrimci toprağa düştü. Bu direniş tohumları başta Kürt coğrafyası olmak üzere mücadelenin birçok alanında filizlendi. Sessizliğe ses, karanlığa ışık oldu.

Bu kahramanları her daima saygıyla andık, anmaya da devam edeceğiz. Böylesi zorlu süreçlerde onların fedakarlığı, kararlı duruşları bize umut ve cesaret oldu. Bugün bir bütün olarak Türkiye coğrafyasını zindana dönüştürmeye çalışan AKP iktidarı, hapishanelerde istediği başarıyı elde edemiyorsa, bu zindanlarda yaratılan can bedeli direnişlerin sunduğu zengin derslerin sayesindedir. Hiç kuşkusuz eyleminiz yaratılan direniş halkalarına yeni halkalar eklemektedir.

Başta Leyla Güven olmak üzere bu tarihin tüm yaratıcılarına selam olsun. Ve tarihi tecrübelerimizle biliyoruz ki, adanmış yürekler üzerinde yol yapılmayacak uçurum yoktur. Hangi duvar durdurabilir devrimci yüreklerin çarpmasını. Hangi kilit, kilitler devrimci yüreklerin isyanını.”

“Mevcut tablo ortak düşünmeyi, ortak hareket etmeyi dayatıyor”

“Tecrit politikası, Türk egemen sınıflarının Kürt ulusuna, inanç gruplarına, işçi ve emekçilere uyguladığı baskı ve sömürü politikalarının bir parçasıdır. Yani saldırılar tek merkezde ve bu saldırılara karşı direnişinde tüm ezilen güçleri kapsaması gerekir. Özellikle hapishane direnişlerinde, sokaklardaki kitle hareketinin etkileyici ve sonuç alıcı gücü tartışılamaz. Elbetteki bugünde sürdürülen direnişe sunulan her destek değerlidir. Tarihsel bir sorumluluk içerir. Ama sonuç alıcı pratiklere ihtiyaç vardır. Şu bir gerçektir ki egemenleri rahatsız edecek, bu haklı eylemi kamuoyunun gündemine taşıyacak olan sokaklardaki kitle hareketlerinin gücüdür.

AKP iktidarının son süreçte sokaklarda yükselen her haklı sese, haykırışa karşı devletin zorbalık sopasına sarılması, duydukları korkunun da bir ifadesidir. Kürt coğrafyasındaki serhildanlar, Gezi direnişi bu zalimlerin korkularını büyüttü. Yeniden onların korkularını büyütmek, tecrit politikalarını önemli oranda etkisiz kılmak için sokaklardaki bu sessizliği bozmak şarttır. Hiç kuşkusuz bu baskılar direnmeyi tetikleyecektir. Halklar er ya da geç bu sessizliği bozacaktır. Tüm mesele zulme karşı sözü olan herkesin bu süreçte daha aktif bir tarzda dahil olmasıdır.

Yine mevcut tablo yarınlara dair sözü olan herkese ortak düşünmeyi, ortak hareket etmeyi dayatıyor.

Kısaca emperyalizme ve faşizme karşı direnişin diliyle ve hakların birleşik gücüyle haykırmak güncel bir görevdir. Tercide karşı başlatmış olduğunuz açlık grevi direnişinin de bu anlayışın pratikleşmesine katkı sunacağına inanıyoruz. Sizleri, Newroz’un direniş coşkusuyla selamlıyoruz. Direnişiniz, direnişimizdir. Ve direnenler kazanacaktır. Saygılarımla.”