
Yeni Akit, Partizan ve YDG’den Ne İstiyor?
Rejimin başta burjuva medya olmak üzere her şekilde kitlelerin bilinçlerine akıttğı zehrin panzehiri bizleriz!
6 Temmuz 2025
İzmir’de 26 Haziran’da Partizan ve Yeni Demokrat Gençlik (YDG) okuru 8 kişi gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi olarak 1 Mayıs’ta Partizan ve YDG flamaları taşımaları nedeniyle “terör örgütü propagandası” yapma suçlaması ve 2911 yer aldı.
İzmir’e yönelik gelenekleşmiş bir şekilde her 1 Mayıs’tan birkaç ay sonra bu gibi operasyonlarla bir gözaltı süreci yaşıyoruz. Bu yılda yine aynı şekilde gözaltına alınıp “yurtdışı yasağı” ile serbest bırakıldık. Devletin, Partizan ve YDG flamasına karşı bu tahammülsüzlüğünün en büyük sebeplerinden biri korku ve baskı yaratarak insanların örgütlenmesini engelleme amacı taşımasıdır.
Devrimci-demokratik kurumlarımızı, örgütlerimizi “kriminalize” ederek insanların uzaklaşmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Zaten gözaltı sürecinde de polis, korkutma, sindirme ve ajanlaştırma faaliyetlerine devam etti.
Polis, iki genç yoldaşımızı ayrı ayrı sorguya çağırarak avukatları olmadan onlarla görüşme gerçekleştirdiler. Bu görüşmelerin içeriği her zamanki bilindik yöntemle, gözdağı ve tehditle korkutma ve sindirme, ağızlarından laf almaya çalışarak da ajanlaştırma faaliyetidir.
Yıllarca sokaklarda, kafelerde, işyerlerinde, gözaltı sırasında bunlarla karşılaştık, karşılaşmayada devam ediyoruz. İnsanları taciz ederek, korkutarak, tehdit ederek ve buna benzer bir sürü iğrenç yöntemi kullanarak insanları mücadeleden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Bu yıl özellikle dikkatimizi çeken bir husus daha oldu. İlk önce Yeni Akit gazetesinin haber sitesinde gördüğümüz daha sonra baktığımızda, Demirören Haber Ajansı’dan tutun İhlas Haber Ajansı’na kadar neredeyse bütün haber sitelerinde tek bir elden çıkmış gibi aynı haber yapıldı.
Kentte bize yönelik gerçekleştirilen operasyon; “İzmir’de terör operasyonu! 7 kişi paketlendi” manşetiyle verilirken haber içeriğinde şunlar yazıldı:
“İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, TEM ve İstihbarat Şube ekiplerince TKP-ML terör örgütünün yapılanması PARTİZAN/YDG’ye yönelik bu sabah eş zamanlı operasyon gerçekleştirildi”
Burjuva medya aracılığıyla, insanları örgütlü mücadeleden uzak tutmak amacıyla böyle bir hareket tarzı izliyorlar.
Amaç, burjuva medyanın bütün gücünü kullanarak devrimci örgütleri kitleler gözünde “öcüleştirme”ktir. Polisin gerçekleştirdiği gözaltı ve tutuklamaları bütün haber kanallarına böyle servis ederek devrimci mücadeleyi engellemeye yönelik politikalarını ilk defa görmüyoruz.
Karşımızdaki egemen sistem, emrindeki devlet gücünü, medya tekelini kullanarak haklı ve meşru devrimci mücadelemizi sekteye uğratmak için var gücüyle çabalıyor.
Biz devrimci bir mücadele veren devrimci siyasi özneleriz. 1 Mayıs gibi bir günde bile flamalarımız üzerinden “kriminalize” edilmeye çalışılıyoruz. Kaldı ki bu flamalar 1 Mayıs alanına girmeden polis kontrolünden geçiyor. Herkesin bildiği malum üzerine alana girişlerde polis araması, pankart ve flama kontrolü yapılıyor.
Devlet güçleri bu vb. gözaltı ve tutuklamalarla devrimci- demokratik bir zeminde mücadele eden örgütlerimizi de marjinalize etmeye ve kitleleri de bizden uzaklaştırmaya çalışıyor.
İzmir’de yakın bir zamanda içerisinde Partizan ve YDG’nin de yer aldığı bir eylem esnasında arkalarda iki kişi kendi aralarında konuşurken Partizan ve YDG flamalarını işaret ederek bir kişi diğerine şöyle bir cümle kuruyor: “Bak bak bunların flamasını taşımak bile tutuklanma sebebidir.”
Devlet, burjuva medya aracılığıyla algı yönetimi yapmaktadır. İnsanların kafasına şöyle bir kodlama yerleştirmek istiyorlar; Partizan ve YDG demek “terör soruşturması”, gözaltı ve tutuklama demektir. Oysa mücadelenin içerisinde bu gibi şeyler vardır ve var olmaya devam edecektir. Buradaki önemli husus bu meselenin temeline inmektir.
Bir tarafta özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenler diğer tarafta bu mücadeleye karşı her türlü zorba yöntemi kullanmaktan geri kalmayanlar bulunuyor. Egemen güçler ve onların kolluk kuvvetleri insanca bir yaşam için mücadele verenlere saldırıyorlar.
Yani algı yönetimi yaptıkları durumun kaynağı ve sebebi devletin ta kendisidir. İşçiler, köylüler, emekçiler, ezilen uluslar ve inançlar, kadınlar ve LGBTİ+’lar, hayvanlar ve tüm canlılar için, en nihayetinde yaşanabilir bir dünya için mücadele edenlere düşmanlar.
Bugün devrimci insanları tutsak eden zihniyet, aslında iyiliği, güzelliği, doğruluğu tutsak etmektedir.
Devlet, bütün imkanlarıyla örgütlü mücadelemize saldırıyor. Biz, devrimcilerin de bu saldırılara karşı her türlü mücadele aracını kullanması, çeşitli yol ve yöntemlerle kitle çalışmasını iyi örmesi gerekiyor.
Düzeni ve sömürü çarkını teşhir etmekle beraber kendimizi ve mücadelemizi de iyi anlatmamız gerekiyor.
Rejimin başta burjuva medya olmak üzere her şekilde kitlelerin bilinçlerine akıttğı zehrin panzehiri bizleriz!
Toplumun ezici çoğunluğu açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Emekli maaşı ve asgari ücretli birinin ülke şartlarında hayatta kalması neredeyse artık mucizeyle açıklanabilecek duruma geldi.
Eskiden görece market ve bakkallara göre uygun fiyatlı sayılabilecek pazara dahi artık gidilemiyor. Kazanılmış haklar bir bir gaspediliyor, hukuksuzluk gün geçtikçe ayyuka çıkıyor, seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor, belediyelere kayyum atanıyor. Yani kısacası evlerimizdeki ocaklarda yemek kaynamıyor ama kazan kaynıyor!
Kitlelerin öfkesini sınıf mücadelesine kanalize etmemiz gerekiyor.