Haydutlar, Dünya Halklarının ve Ezilen Ulusların Kaderini Belirleyemez

Haydutlar, Dünya Halklarının ve Ezilen Ulusların Kaderini Belirleyemez

“Devrim ve sosyalizm mücadelesinin öncü kurmaylarının emperyalist savaş tehlikesine karşı almamız gerek tutuma dair dün yapmış oldukları tüm çağrılar bugün de esas olarak yerine getirmemiz gereken görevler olarak karşımızda durmaktadır.”

13 Mart 2025

Dünyada güç dengelerinin değiştiği, ulusal ve uluslararası planda var olan burjuva hukukunun önemli oranda geçersiz kılınarak, “haydutlar hukuku”nun egemen kılınmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Son dönemde Ukrayna Devlet Başkanı V.Zelenski ile ABD Başkanı D.Trump arasında Oval Ofis’te yaşanan tartışma, dünya kamuoyunu oldukça meşgul etti. Bir yanda emperyalist kapitalist sistemin baş haydut sözcüsü D.Trump; diğer yanda ihanete uğradığını düşünen şaşkın piyon V.Zelenski. Hatırlanacağı gibi, baş haydut ve emperyalist suç ortakları, Rus emperyalizminin bölgede artan nüfuzuna karşı Ukrayna’da ve Suriye’de harekete geçerek yeni çatışmaları tetiklediler. Ukrayna’nın bir savaş örgütü olan NATO’ya üyelik girişimi, batılı emperyalist güçlerle ilişkilerini geliştirme hamleleri, Rus emperyalizminin Ukrayna topraklarını işgal etmesiyle sonuçlandı. Yılları kapsayan bu savaşta, iki tarafta da büyük kayıplar oldu. Ama esas yıkım, Ukrayna topraklarında yaşandı. On binlerce insan öldü, milyonlarca insan göç yollarına düştü. Tüm bunlar haksız bir savaşın, emperyalistler arasında süren pazar rekabetinin yıkıcı sonuçlarıydı. Asıl suçlular, emperyalist başkentlerde oturan emperyalist tekellerin sözcüleri ve savaşın ön cephesine sürülen, ülkenin gelir kaynaklarını emperyalist silah tekellerine aktaran V.Zelenski gibi piyonlardı. Oval Ofis’te yaşanan ise, yenilgiye uğrayan bir piyona verilen yardımlar karşılığında, değerli madenlerine el koyarak zararını gidermeye çalışan baş haydut sözcüsü arasındaki tartışmaydı.

Yaşanan bu tablo, yalnız emperyalist-kapitalist sistemin çürümüşlüğüne, acımasızlığına değil, aynı zamanda emperyalist uşaklarının sefaletine de ayna tutuyor. Kimileri V.Zelenski’nin bu çıkışına başka bir anlam yükleyebilir. Oysa gerçek olan şu ki, V.Zelenski’nin tavrı, emperyalizme uşaklığın ağır faturası altında çaresizce çırpınan bir dengesizin duruşudur. Elbette ki her uşak gibi, V.Zelenski de emperyalistler arasında var olan çelişkilerden yararlanma yoluna yönelebilir. Ama baş haydut sözcülerini ikna edemediği müddetçe NATO üyeliği bir hayal, Rus emperyalistlerin tehdidi, savaşın yol açtığı yıkımlardan dolayı içte artacak huzursuzluk korkusu, V.Zelenski ve suç ortaklarının günlük sosyal yaşamının bir parçası olmaya devam edecektir. İşlediği suçlar nedeniyle Ukrayna’nın başkenti Kiev’de Maidan Nezalezhnosti’de (Bağımsızlık Meydanı) kurşuna dizilerek cezalandırılması gereken bir kişiden “kahraman” çıkarmak anlamsızdır.

 Hakim sınıfların yönetememe krizi

Bugün dünyada ciddi bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Bu ekonomik kriz, kimi ülkelerde siyasal krizlere dönüşmüş durumdadır. Yani yönetenler, eskisi gibi rahat yönetememektedir. Başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen halklar, uluslar cephesinde yeni arayışlar sürmektedir. Bu arayışlar, kimi ülkelerde yer yer güçlü sokak hareketlerine, işgal eylemlerine dönüşmektedir.

Emperyalist kapitalist sistem ve suç ortakları cephesinde, burjuva anlamda dahi “kuralların” kuralsızlık haline gelmesi, her türlü anti-demokratik uygulamanın giderek artması yukarıda altını çizmeye çalıştığımız genel tablodan bağımsız değildir. Ekonomik krizin derinleştiği bir kapitalist dünyada, emperyalist savaş tehlikesi artar. Emperyalist merkezlerde “iç faşistleşme” daha bir boyutlanır. Böylesi koşullarda emperyalizme bağımlı ülkelerde ise devlet terörü sınırsız bir hal alır. Yani her türlü toplumsal muhalefete karşı yargı kurumları harekete geçer; gözaltı ve tutuklamalar sıradan vakalar haline gelir.

Emperyalizme ve faşizme karşı halkların ortak mücadelesini örgütlemek

Devrim ve sosyalizm mücadelesinin öncü kurmaylarının emperyalist savaş tehlikesine karşı almamız gerek tutuma dair dün yapmış oldukları tüm çağrılar bugün de esas olarak yerine getirmemiz gereken görevler olarak karşımızda durmaktadır. Yine emperyalistlerin ve suç ortaklarının “barışa”, “özgürlüğe” dair kurdukları her cümlenin sahtekarlığını anlamak için sadece tarihi tecrübelere bakmak yeterlidir.

Güncel bağlamda proletarya partisinin de işaret ettiği gibi, “…Uluslararası burjuvazi, tüm klikleriyle yeni bir paylaşım savaşına hazırlanmaktadır. Bu paylaşım savaşının öncü sarsıntılarını Doğu Avrupa’da Rusya’nın Ukrayna işgali, ABD – AB emperyalizmiyle Rusya ve Çin emperyalizmi olarak şekillenen iki ayrı kampın savaşında ve kurulduğu günden itibaren başta ABD emperyalizmi olmak üzere, AB emperyalizminin Ortadoğu’da ileri bir karakol görevi gören İsrail’in, Filistin ve Lübnan’a yönelik işgal saldırılarında görmekteyiz. Siyonist İsrail ve Molla rejimi İran arasında yaşanan saldırılar sadece bölgesel bir savaşı değil, emperyalist kamplar arasında yeni bir emperyalist paylaşımı savaşını tetikleyecek özellikler taşımaktadır.”

Tüm bu saldırılara her geçen gün yeni saldırılar eklenmekte. Başta ABD emperyalizmi olmak üzere, birçok emperyalist gücün desteğini arkasına alan İsrail Siyonizmi, Gazze’yi Filistinliler için bir mezarlığa dönüştürdü. Filistin halkı, yıkıntılar arasında yaşam mücadelesi veriyor. Ama ABD ve İsrail Siyonistleri, soykırım politikalarındaki ısrarı sürdürüyorlar. Şimdi de Trump ve Netanyahu Gazze’de sağ kalan Filistinlileri Mısır, Ürdün gibi ülkelere sürgüne göndermenin planları üzerinde haince tartışmalar yapıyorlar. Dahası bu haydutça tartışmaları dahi “insani” gerekçelerle maskelemeye çalışacak kadar alçalmışlardır. “Yıktıkları kentleri yeniden inşa etmeleri gerekiyormuş”.

Elbette ki, bu haydut güçlerin tüm bu girişimleri, yeni büyük felaketlerin habercisidir. Bölgedeki pastadan pay kapma hesabı yapan tüm emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin giderek daha da sertleşeceğinin işaretidir. Nitekim birçok emperyalist gücün sözcüleri, bu haydutça plana karşı itirazlarını dile getirdiler. Tabii ki, bunun nedeni Filistin halkının haklarına duydukları saygı değildir. Baş haydut ve bölgedeki suç ortağı Siyonistlerin yürüttükleri ve yürütecekleri bu hegemonyacı saldırgan politikaların, onların çıkarlarına vereceği zarardan duyulan kaygıdır.

Özetle, “modern savaş kaynağı emperyalizm”, saldırı ve savaş politikalarına devam ediyor. Bu nedenle dünya halkları, ezilen uluslar dün olduğu gibi, bugün de en geniş anti-emperyalist, anti-faşist cepheler kurma göreviyle karşı karşıyadır. Yani anti-emperyalist güçlerin birliğini sağlamak ve emperyalist saldırganlığa karşı ortak örgütlenmeler yaratarak, mücadeleye ivme kazandırmak güncel bir görevdir.

Enternasyonal proletarya, artan emperyalist savaş tehlikesine, faşizme karşı tarihsel misyonuna uygun olarak pratik tutumlar geliştirmek zorundadır. Savaşsız bir dünya yaratma savaşı içinde olan sınıf bilinçli proletarya, aynı zamanda şu gerçeklerin de bilincindedir: Haksız savaşlara karşı çıkmak ve onları önlemeye çalışmak, devrimci bir görevdir.  Ama asıl olan sistemin yarattığı bu krizlerden yararlanarak devrim mücadelesini örgütlemektir. Yani tüm haksız savaşların, sömürünün kaynağı olan kapitalist emperyalizmi tarihin çöplüğüne gömmektir.

Bu nedenle, sınıf bilinçli proletarya emperyalist savaş tehlikesine, faşizme karşı mücadelede açığa çıkan kitlelerin öfkesini devrim perspektifiyle örgütlemeye çalışır. Bu bilinçten, stratejik yönelimden yoksun, emperyalizm ve faşizm karşıtı söylemler yetersiz ve geri bir kavrayışın ürünüdür. Geniş emekçi yığınlara bilinç taşıma, onları emperyalizm ve faşizme karşı mücadeleye sevk etme gücünden yoksundur. Proleter düşünüş ve hareket tarzı her koşulda “Ya devrimler savaşı önler ya da savaşlar devrimlere yol açar” derinliği üzerinde şekillenir.