![beslerin-acisi_ydg_sargazi_haziran2014](https://partizan-online2.net/wp-content/uploads/2025/02/beslerin-acisi_ydg_sargazi_haziran2014.jpg)
Gül Sefaların, Eylemlerin Yürüyüşü Beşler’in, Zalimlere Kafa Tutma Kavgası!
“İnanarak konuştular. İnandıkları gibi yaşadıklarına her yoksul Dersim köylüsü tanıklık etti.”
11 Şubat 2025
Bizim ülkemizde güneş önce ayakta duran kadınları aydınlatır. Beşler’in hikayesi, güneşten önce uyanan, savaşan kadın gerillaların hikayesidir. Beş Partizan’ın hikayesi, çelişmelerin korkmadan farkına varan kadınların uyanış, ayağa kalkış ve cüretle özgürlük yolunda yürüyüş kavgasıdır.
Onların kavgası, bir avuç inançlı ve kararlı kadın gerilla yüreğinin korkusuzca dağlara uzanarak, doruklara dokunma, gökyüzünü fethe çıkma kavgasıdır. Onların hikayesi, kolay inanılamayan hakikati arama, insanlığın özünü bulma, kötülüklere son verme mücadelesidir. Şehrin ışıltılı, kalabalık sokak ve caddelerinden, üniversite kampüslerinden, semtlerden, zindandan kopup özgürlük ve adalet arayışına çıkma hikayesidir. Yaşamlarında ilk kez sarp dağlara tırmanıp, toprağa dokunarak devrimi büyütme, umudu yaratma ve yazma hikayesidir. Beşler’in zorluklarla dolu dağa, savaşa tutunma ve devrim ideallerine sarılma hikayesidir. Bu hikaye kolay yaşanmadı, kan ve emekle dolu direngenlikle yazıldı.
Onların yürüyüşü, devrime inançlı kadınların muktedirlere, generallere meydan okuma, başlarına bela olma yürüyüşüdür. Kimsenin kolay kolay risk alamayacağı, sonu mutlak ölümle biteceği belli olan, dikenli ve zorlu yolda sonsuz bir kavgaya girişme kararlılığıydı. Beşler, ezilenin ezileni olan emekçi kadınların sesi, isyanı, direngen ismi ve kimliği oldular. Her türlü burjuva egemenliğine ve zorbalığına karşı dimdik durup, meydan okudular. Sınırlı yaşamları içinde devrimci akıl ve emekleriyle az iş yapmadılar. Sayısız sabotaj, pusu, baskın eylemine imza attılar. Ezilenlerin ezileni olanların kimliğini geleceğe kaydettiler. Sayısız yoksul köy damı altında başta emekçi kadınlara olmak üzere yoksul köylülere devrimin mutlak zorunluluğunu anlattılar. Onların sonu gelmez çileli ve dertli yaşamlarına yaşadıkları sorunlara devrimle çare olunacağını anlatmaya çalıştılar
Ezilenlerin mütevazi öğrencileri, bilge öğretmenleri
Her Hozatlı, Pertekli, Ovacıklı Dersimli kadın, kurtuluşun öncüsü yürekleri Eylem, Emelleri dağ olan Beşler’e bakarak onlar gibi olma düşünü kurdu. Herkes insan gibi özgür yaşama özlemlerinde Siyasi Komiser Eylem’e, Komutan Emel’e bakarak aradıklarını bulmaya çalıştı. Beşler’in her bir sözü ve pratiği nasıl yaşanılması savaşılması ve kurtulunması gerektiğini Dersimli kadınlara gösterdi.
Partizanlar, köylü kadınları sözün gücüyle davranış ve pratiklerin kudretiyle etkilediler. Onlara değerler bilinci olan “biz” olmayı öğrettiler. Her türlü bencilliği yıkarak, tutkunun ve aşkın manasının özgürlüğe adanmak olduğunu, bu hakikate ulaşabilenlerin ancak insan olabileceğini öğrettiler.
Nasıl ki çiçekleri büyüten yağmur ise devrimi büyütenin de bilinçli örgütlü emek olduğunu anlattılar. Umudu kaybetmeden hakikati aramak gerektiğini bu yolda düştüğün yerden kalkmasını becerebildiğinde yenilmez olacağını anlattılar. Kadınların kanatları kırık kuşlar olmadığını, güçlerinin farkına vardıklarında aşkla kopan fırtına olabileceklerini anlattılar.
Halka ve kadınlara eziyet edenlerden, düşmanlardan korkmadan direnerek yaşamak gerektiğini anlattılar. Soğuk, karanlık yoksul evlerin üzerinde saraylar, tapınaklar inşa edenlere karşı savaşmaktan başka bir yolun olmadığını anlattılar.
İnanarak konuştular. İnandıkları gibi yaşadıklarına her yoksul Dersim köylüsü tanıklık etti. Köylüler “Bu kötülüklerle dolu, kirlenmiş topraklarda kalem değmemiş beyaz sayfa kadar temiz kalan, dağlardaki gerillalardır” dediklerinde haklıydılar. Sistemin maddiyata, çıkara, sömürüye dayalı tüm kirlerinden uzak doğaya ve komünal yaşama en yakın yaşayanların yürüdüğü yol elbette duru, tertemiz ve yalın olacaktır. Beşler, bu zorlu bir o kadar riskli yolu emek ve bilgelikleriyle, bitmek tükenmez enerjileri ve cesaretleriyle yürüdüler.
Uzun süredir isimlerinin bile zorla hatırlandığı dağlarda Partizanlar, gözle görülür bir gerilla gücü yarattılar. Her bir devrimci pratiklerinde, etki gücü her geçen gün artan siyasal bir irade oldular. Kimsenin inkar edemeyeceği, görmezlikten gelemeyeceği kadar yükseklere çekili devrim bayrağı oldular.
Beşler, devrimin parıldayan yüzü, partinin görünen gücü oldu
Çünkü Beşler, herkesten ve her zamandan daha güçlü inandılar demokratik halk devrimine ve sömürüsüz sosyalizm fikrine. Adalet ve özgürlük dolu dünya yaratma özlemi onların yaşam amacı oldu. Kurtuluş yolunun gerilla savaşından geçtiğini bu yolun görünür, yürünür anlaşılır olması için yaşama ve devrimci görevlere güçlü sarıldılar. Devrimci pratiklere sağlam yüklendiler. Proletarya partisinin görünen, örgütleyen, savaşan öncü gücü ve parıldayan yüzleri oldular.
Dağa çıkarken, dağda dolaşırken bir dizi yanılgılı anlayışla karşılaştılar. “Henüz yeniler, tecrübeleri yok, başaramazlar, yapamazlar” vb. Onlar pratikleri ile tüm bu anlayış ve yargıları paramparça ettiler. Her bir pratik ve eylemlerinde, her başarı dolu, güçlenen, büyüyen yürüyüşlerinde kolektifin ve devrimin güçlü sesi ve görünen yüzü oldukça onlara şaşı bakan her gözü yanıltılar ve utandırdılar.
Elde ettikleri her şeyi, bileklerinin hakkıyla kazandılar. Süreci ve anı doğru okuyan, doğru tahlil eden yaklaşımlarıyla pratiğe doğru yönelen cesaret dolu eylemleriyle hem kendilerini hem de gerilla gücünü geliştirip büyüttüler. Öğrenirken öğrettiler. Gelişirken geliştirdiler. Yürürken yürüttüler. “Olmaz, yapılamaz, başarılamaz” dolu cümleleri gerillanın devrimci lügatından sildiler. Deyim yerindeyse devrimin ve kolektifin her bir basamağını birer birer alınların teriyle başarı dolu pratik eğilimleriyle çıktılar. Engeller, riskler, zorluklar dolu dağ yaşamının ve gerilla savaşımının sorunlarını çözen bir yol açtılar. Gerilla gücünün kabul görmüş siyasi komiseri, tartışmasız komutanı oldular. Üstten, tepeden atanmış komutan ve siyasi komiser kimliğini ellerinin tersiyle pratiklerinin gücüyle öteye ittiler. Kimse onlardan daha önde olmadı. Olamadı. Kimse onlardan daha güçlü devrim yürüyüşüne sarılmadı. Akıl ve irade dolu çözüm gücüne onlardan daha güçlü kimse sahip çıkmadı. Önde ve öncü oluşlarını yürek ve akıllarını birleştirerek emek dolu çabalarını her gün daha da büyüterek kazandılar.
Dağları, köyleri, patikaları, kasabaları tanımazken tanır oldular. Gerillanın askeri pratiklerini bilmezken bilir, yapamazken yapar oldular. Dağda açan her çiçeği, ağacı, suyu, patikalardan geçen her canlıyı adım adım tanımaya onlar hakkında bilgi sahibi olmaya başladılar. Halka devrimin gözüyle baktılar. Kolektifin devrim bilinciyle tahlil ettiler. Sorumluluk yüklendiler. Bir nehir gibi akan devrimci pratiğin içinde elleri ve emekleriyle her gün devrimi yarattılar. Halkın acılarını en derinden hissettiler. Çözülemeyen sorunlara çözüm bulmaya çalıştılar. Dağların özgürlüğün Dersim halkının en acılı, en direngen, kavga dolu şarkılarını kimse onlar kadar güzel okuyamadı.
Dersim’in soykırım yaşanmış yanık dağlarında kendileri gibi savaşan Kürt gerillalarıyla dostluk içinde yoldaşlık hukukuyla birlikte düşmana karşı silah çattılar. Rakip olmayı, rekabeti, darlığı değil yoldaşlığı ve dostluğun devrimci yolunu seçtiler. Beraber yürümenin düşmana karşı ortak direnmenin ve savaşmanın yolunu açtılar. Kendilerinden katbekat nicel gücü olan Kürt gerilla gücünü bile hayrete düşürdüler. “Biz bunca güce sahipken devleti yıkacağımızı söylemiyoruz. Sizler bu gücünüzle devleti yıkacağınızı söylüyorsunuz” derken Partizanların tanımsız cüretlerini ifade ediyorlardı.
Beş kadın gerillanın, erkek yoldaşlarıyla birlikte tarihe meydan okurcasına dağlara çıkma, savaşma nedenlerini ve cesaretlerini anlamak, öğrenmek, anın ve geleceğin görevlerini iddiayla yerine getirmek için önemlidir.
İşagal ve katliamlarıyla yedi düvele nam salmış Türk ordusuna, sayıları birkaç yüz binden fazla olan her alanda elde ettikleri sayısız barbarlık dolu askeri tecrübe ve deneyimle NATO’nun beşinci güçlü askeri gücüne karşı kafa tutmalarını nasıl açıklamak, neyle izah etmek gerekir? Bu beş Partizan yürek, bu cesareti nereden alıyor? İnsanı hayrete düşüren bu cüreti nereden buluyordu? Bu her gün mermiden önce şarjörüne devrim ideolojisini dolduran kadın gerillalar, güçlerini elbette ki tarihsel haklılıklarından, tartışmasız meşruluklarından alıyordu. Güçlerini önder yoldaş Kaypakkaya’dan, onun kurduğu komünist partisinden alıyorlardı. Ölümsüz şehitlerden alıyordu.
Ne bir film ne bir belgesel çekimi için ne de gezinti amaçlı kısa süreliğine dağlara çıkmamışlardı. Tekrar geri dönüp şehir yaşamının kalabalığına karışmak için de patikaların yolunu tutmamışlardı. Halk savaşı gibi zorlu bir devrim stratejisinin yaşam bulması büyük bir altüst oluşun ilk kıvılcımlarının çakılması için patikalardan uzanarak dağların zirvelerine tırmanmışlardı.
İnsanın uğruna ölecek kadar anlam ve güç yüklediği iddiası onun yaşam iradesi ve kararlılığı olur. Özgür kadın iradesiyle silaha tutunma kavgası olur. İnsan dışında tüm canlıların hayretler içinde izlediği yüzyıllardır yarı aç-yarı tok özgürlüklerden uzak yaşamak zorunda kalan insanların kurtuluş mücadelesini vermek için en zorlu yolu seçtiler. “Eğer fakirlere ekmek ve özgürlük yoksa zenginlere de huzur olmayacak” deyişini yüksek sesle haykırdılar. Bu yükü ağır olan mücadelede, güçleri bazen düşse de başları asla öne düşmedi.
Her Şubat’ta dağlar her zamandan daha fazla yoldaş kokar. Emel, Eylem, Dilek, Derya, Gülizar kokar. Mezar başlarında dağ çiçekleri açar. Biz Partizanlar, cellatlar arasında güneş ışığı gibi özgür doğan Beşler’i ve toprağa düşen tüm canlarımızı başka yerde değil açan her bir dağ çiçeğinde arayıp, bulacağız.